Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Ârızasında ısrar eden bir Türkçünün ithamnâmesi

Yeni Çağ Gazetesi yazarlarından Arslan Tekin, "Türkçülük Hareketinin Türklük Anlayışı Ârızalıdır " başlıklı yazımıza alınmış ve “Türklük anlayışı ârızalıysa, ârızalı olmayan Türklük anlayışını sen göster İlbey'im!” diyerek “İslâmcıların 'Türk' sıkıntısı” (21.12.2015, Yeni Çağ) adıyla bir itiraz yazısı yazmış.

Ârızalı Türkçülüğüne zül gelmiş olacak ki ardından “Derdiniz Ne Sizin?” (22.12.2015, Yeni Çağ) başlığıyla bir yazı daha kaleme almış ve bazı müelliflerin arasına fakiri de dahil ederek “Türk üzerine gitmekle” ve “Türk düşmanlığıyla uğraşan İslâmcılar…”  şeklinde yaftalayıcı ifadeler kullanmış ki, cevap vermek vacip oldu.

Vurgularından anlaşıldığı üzere Atatürkçü ve seküler Türkçü olan muarızımın ilk yazısından uzunca bir iktibas yaptıktan sonra kabahatinin ârızasından büyük olduğuna, yâni ârızalı Türklüğüyle kalmayıp söyledikleriyle ârızalı anlayışında ısrar ettiğine işaret edeceğim:

“Meseleyi getirip M. Kemal Atatürk'e, sekülerizme, laikliğe dayayacaklar, oradan da ‘din dışılık’a… ‘Türk’ dersen, din dışına çıkmış olursun! Birader! Millî Mücadele'yi, -daha dün Kâzım Karabekir örneğini verdim-‘Türk'üm’ diyenler kazandı!

‘İslâmcı’ cenah gelip gelip Türk'ü aşağılıyor. Yetti gayri diye haykırıyorum! Yetti gayri! Türk'le derdiniz ne sizin?! Neyinize ne yaptı Türk?! Ülke parçalanıyor, adamların derdi ‘Türk’le! Türk'ü, birtakım fikrî hareketleri bahane ederek yok sayma Kur'ân'ı inkârdır! Açık açık yazıyorum. Varsa sözü olan çıksın! İslâmcı cenahı, Türk düşmanlığıyla kendi altından sehpa çektiğinin idrâkine vardırana kadar yazmalıyız.

Aşağıdaki satırların sahibi elbette art niyetli değil ama ikide bir ‘Türk’ üzerine gitmekle acaba İslâma hizmet mi ediyor, yoksa İslâmı tartışılır hâle mi getiriyor? Bir düşünsün!

‘Evvel emirde beyan edelim ki bir yazarın ifadesiyle 'Türkçülük, Türk olmayanların uğraştığı bir iştir.' Türkçülük, Avrupalı oryantalistlerin Türkler üstüne yaptıkları Türkoloji çalışmalarıyla başlamıştır. On asırdır İslâm medeniyet dairesinde millet olan ve İslâm medeniyetinin en önemli ayağını vücuda getiren Türklerin yaşattığı tarih ve cemiyet temellerinden kopuk, tamamen kültürel bir Türklük oluşturma anlayışının mahsulüdür.’ (Ahmet Doğan İlbey, Türkçülük Hareketinin Türklük Anlayışı Ârızalıdır, Habervaktim, 19 Aralık 2015)

Türklük anlayışı ârızalıysa, ârızalı olmayan Türklük anlayışını sen göster İlbey'im!

Hiç düşündünüz mü ‘Türkçülük’le niçin uğraşılıyor? İktidar Türk'ü silerse; Kandil susar, hendekler kapanır sandı. İktidarın ‘Türk’ü silmeye kalkışması Kandil'i daha cesaretlendirdi, hendekler daha derinleşti. Osmanlı'nın bir döneminde ‘Türk’ denmiyordu yine isyanlar vardı. İsyanların Türklükle ne alâkası var? ‘Sen Türk dersen, o da bir başka şey der.’ mantığını işletmeye kalktılar…

Sanki Türkçü hareketler 19. yüzyılda, Fransız İhtilâli'nin tesiriyle başlamış… İslâm öncesinde Türkçü hareket vardı, İslâmiyetle beraber daha şümûllü var olmuştur. Kaşgarlı Mahmud'un Divanü Lügati't-Türk'ünün mukaddimesini okuyun sadece; nasıl bir ‘Türkçülük’ yapıldığını göreceksiniz. Kaşgarlı İslâm dışı mı? Eserini kime takdim ettiğini öğrenin…”

Şimdi de “Derdiniz Ne Sizin?” yazısından kısa bir iktibas yaparak sadede geleyim:

“İslâmcı cenah ne yaptığının farkında değil. ‘İslâm’ deyince neyi anlıyoruz? ‘Kur'ân’ birse neden ‘İslâm’ ‘bir’ değil! Ya tarikatlar, cemaatler meselesi? Şu dönemde Türklerin, Türkçülerin üzerine yürümek neye benziyor biliyor musunuz? (…)

Hayrettin Karaman bir fitil ateşliyor. (Durup dururken Ahmed Naîm'in reddiyesini özetlemişti.) Ardından Selahattin Eş alıyor, Selahattin az biraz soluklanıyor, peşinden Ahmet Doğan İlbey alıyor. Diyanet'in arada bir özel sayısı, fetvası da tuzu biberi! Şevket Abi (M. Şevket Eygi) tümden bulutların üzerinde geziyor...

Derdiniz M. Kemal mi? Tartışacaksanız onu tartışın, yüklenecekseniz ona yüklenin, elbet cevap veren çıkar, ama ‘Türk’ü niye araya sıkıştırıyorsunuz! M. Kemal gerçeği görmüş ‘Türk’ demiş. O ‘Türk’ dedi diye ‘Türk’ hedefe konabilir mi?

İslâmcı cenah ısıtıp ısıtıp yok Leon Cahun şunu yazmış, yok Vambery Yahudisi ve hatta casusu Türkolojiyi kurmuş, yok milliyetçilik Rusya'daki Türklerden, Panslavizm örneklemesiyle gelmiş, yok Yusuf Akçura şunu demiş, Ziya Gökalp şöyle yazmış, yok Oryantalistler oyun kurmuş...”

Laik ve seküler Türkçü olmanız rağmen lisanımı kullandığınız ve Müslüman olduğunuz için Türk karındaşım diyerek söze başlıyorum:

“Millî Mücadeleyi yapana Türk denir” ifadesini Atatürkçü Cumhuriyetçiler gibi kullanıyorsunuz. İstiklâl Harbi’ni yapanlar Müslümanlığıyla, hilafet sevgisiyle, din-i Mübin-i İslâm ve Vatan-ı İslâmiyye şuuruyla Türkiye’yi vatan kılan Türklerdir. Türklükleri tuvalet âdabından devlet ve millet sistemine kadar bütünüyle İslâmla hâlhamur olmuş ve Müslümanla aynı mânayı haiz Türklüktür.

1923 Sonrası Cumhuriyetin projelendirdiği laik-seküler Türklük anlayışının Millî Mücadele’yi yapan Müslüman Türklüğü redd-i miras etmiş olduğunu kavrayamamak gaflettir. “Türk dersen din dışılığa çıkarsın” ifadesi İkinci Meşrutiyet İslâmcılarının devrin şartları gereğince söyledikleri sözdür ki, bugünün şartlarında geçerliliği yoktur. Her bakımdan İslâm’ın yürürlükte olması gereken bir Türkiye’nin sahibi devletin ve milletin siyasî ve medenî ismi Türk’tür, Türklerdir, diyenleri bağlamaz. 

“İslâmcı cenah” ifadeniz açıklamasız ve muğlaktır. İslâmcı değil, Müslümanım. İslâmcı, Batı karşısında, yine Batı’nın modern anlayışla ideoloji geliştirenlere denir. Bu cenah çeşit çeşittir. Türklükle bir “sıkıntım” ve “derdim”  yok ve olamaz. Bu, desteksiz bir ithamdır.

İtiraz ettiğiniz yazımda ve bu mevzudaki bütün yazılarımda girizgâh yaparak söylediğim gibi bütün gayem Hadiümü’l Harameyn olan ve İslâmlaşınca millet olmak vasfını kazanan Türklerin idrakini bir asırdır ve hâlen karıştıran laik Türkçülüğün ârızalarını göstermektir.

Türklük hüviyetine asla karşı bir anlayışım söz konusu olmadığı gibi, aksine, mensubu olmaktan şeref duyduğum Hilafet sahipliği yapan Türklerin bâtıl, yâni İslâm dışı tesbit ve tariflerden, ideoloji ve fikirlerden arındırılması çabası taşımaktadır.                                                                                                                                     

Türkçülüğü gaye edinen münevveranın ve kitlenin şahs-ı mânevîleri ve istikâmetlerini düşman bir ideoloji olarak görüp gözden düşürmek niyet ve düşüncesinde değilim. Dün olduğu gibi günümüzde de Türkçü anlayışın İslâm’a tam olarak istinat etmediği, İslâm’ı laik-seküler zemin üzerinde kültürel bir unsur olarak değerlendirdiği gayet açıktır.

Maksadım, Türkçü düşüncenin ârızalarını, günümüzde de bu nakısadan kurtulamadığını, “ağyarını mâni efradını câmi” bir şekilde İslâm zeminine istinat etmediğini, sentezci ve eklektik olduğunu hüsnükalple anlatmaktır

“İktidar Türk'ü silerse; Kandil susar, hendekler kapanır sandı. İktidarın ‘Türk’ü silmeye kalkışması…”  ifadeniz de problemli. Şahısları ve fakiri “iktidarla”  aynileştiriyorsunuz. “İktidar” ın her görüş ve tavrı fakiri bağlamaz. İspat edeceksiniz. Yazımın iddia ettiği hususlara akl-ı selim ile Türklüğün bin yıllık İslamlaşmış tarihi bilgisi dahilinde değerlendirmeniz gerek. 

“İslâm öncesinde Türkçü hareket vardı….”        İfadeniz de İslâm’ı ikincil bir dereceye koyduğunuzun, İslâm’ı zemin olarak almadığınızın, dolayısıyla ârızalı, yâni eklektik, seküler bir Türkçü olduğunuzun delilidir ki, fakir gibi İslâmlaşmış Türklüğün ihyasına uğraşan birini itham etmeniz bundandır. Çünkü yakın gelecekte ârızalı Türkçülüklerin Türkiye’de Türk milletiyle hiçbir ruhî, fikrî, sosyolojik bağı kalmayacak ve marjinalleşeceklerdir.

“Kaşgarlı Muhmud'un Divanü Lügati't-Türk'” de siz laik-seküler Türkçülerin anladığı mânada ‘Türkçülük’ yaptığını söylemek ilimden mahrum bir zavallılıktır. Ardından da “Kaşgarlı İslâm dışı mı? Eserini kime takdim ettiğini öğrenin…” demek daha beter bir tenakuzdur.

Kaşgarlı Mahmud’un yaptığı Türk dili ve irfanına yaptığı hizmetler, İslâmlaşlaşmış Türklüğün mukaddimesidir, öncüsü sayılabilir. Onu laik-seküler ve sentezci Türkçülük hareketine dahil etmek nadânlık değilse bilgisizliktir.

Türklük istikâmetinde Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Peygamberimizi esas alarak Horasan’dan İran’a kadar Türk dil ve irfanını yayan Kaşgarlı Mahmud’u Ziya Gökalp ve Akçura’nın 1918’den sonraki laik-seküler Türkçülüğü ve pozitivist M. Kemal ile yan yana getirmek akla ziyandır.

“İslâm’ deyince neyi anlıyoruz? ‘Kur'ân’ birse neden ‘İslâm’ ‘bir’ değil! Ya tarikatlar, cemaatler…” ifadeniz de problemli ve zihniyetinizi ele veriyor. Atatürkçüler gibi, İslâm’ın medeniyet ve terbiye müesseseleri olan tekke ve dergâhların fonksiyonu göz ardı ettiğinizi yahut bilmediğinizi, dahası 1925 sonrası hızla değişen Akçura gibi protestan bir İslâm taraftarı gibi düşündüğünüzü gösteriyor.  Bu zihniyetteki Türkçülük Türkiye’de iflah olur mu? Milletle bütünleşebilir mi? Temsil edebilir mi?

“Derdiniz M. Kemal mi?” diyorsunuz?  Derdimiz M. Kemal’in şahsı değil, onun eliyle ve düşünceleriyle oluşan ve Müslüman Türk milletini Millî Mücadele’den sonra İslâmî Cumhuriyet ve devlet fikrinden sarf-ı nazar edip aldatan la-dinî- pozitivist Atatürkçü Cumhuriyetin “Türklük” anlayışladır. Siz Türkçülerin Türklük anlayışı Cumhuriyetin ideolojisiyle şeriktir ve benzerliği ziyadedir.

Türkçülerin Türklere zararlı fikirleriyle mücadeleye devam edeceğim inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.