Hüseyin Yılmaz

Hüseyin Yılmaz

BATIL DİN VE İNANÇLARA, YABANCI ÖRF VE ÂDETLERE UYMAYALIM

İslâm tam ve mükemmel, en faydalı ve en güzel nizam olduğundan müslümanların başka batıl din ve inançlara, yabancı örf ve âdetlere asla itibarı ve ihtiyacı yoktur; o, gayrı kimseyi taklit etmez, başka hiçbir sisteme tâbi olmaz, sadece Allah’ın nurlu yolunda yürür; Kur’ân-ı Kerîm’in, sünnet-i seniye-i Nebeviye’nin, şerîat-ı garrâ-yı Muhammediye’nin emir, yasak ve ölçülerine uyar; tüm hayatını, pak dininin, yüce imanının, asil vicdanının, akl-ı selîminin, ilim ve irfanının gösterdiği yönde geçirir; rûhen rahat, kalben mutmain, bedenen sağlıklı, ailece mutlu, toplumca muhabbetli ve kuvvetli olur; izzetli, onurlu, şerefli, sevaplı yaşar.

İslâm muazzam bir inkılaptır; yeryüzünde küfrün, şirkin, şeytana, puta, nefse, maddeye, menfaate, zevke, masivaya tapmanın belini kırmış, batılın ve tâğûtların köklerini koparmış atmıştır. İslâm, değil sadece batılı, kendinden önceki hak ve meşru semavi dinleri dahi nesh ve fesh etmiş; eski ve muharref ilahî kitapları bile hükümden ve yürürlükten kaldırmıştır. Artık devir, devr-i münevver-i Muhammedî’dir, tüm insanlar İslâm’a gelmeye mecbur, Peygamber Efendimiz’e uymaya memurdur.

Nitekim sevgili Peygamberimiz, bir yahudi alimden, Tevrat’a ait bazı konu ve hikâyeleri dinlemeye girişen bazı sahabileri (rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn) bu işten şiddetle menetmiş ve “Eğer şimdi Hz. Musa (aleyhisselâm) bile gelmiş olsaydı, benim emrime ve şeriatıma tâbi olurdu.” ( Ahmed b. Hanbel, III, 338, 387, 470, hadis no: 14672, 15195, 15903; Dârimî, “Mukaddime”, 39, hadis no: 435; Ebû Ya’lâ, el-Müsned, IV, 102, hadis no: 2135; Beyhakî,

Dinimiz bize açıkça, Allah’ın lânet ve gazabına uğramış yahudilerin hak din ve imandan sapıtan hıristiyanların yoluna gitmemeyi; bilakis Allah’ın, lütfuna erdirdiği, sevdiği ve razı olduğu muttakî kullar yolunda yürümeyi emreder. Peygamberimiz sadece örf ve âdette değil ibadet şekil ve zamanlarında dahi yahudi ve hıristiyanlara benzememeyi, onlardan farklı davranmayı, böylece İslâm’ın izzet ve istiklalini, özel şahsiyet ve asil mahiyetini daima, her yerde her vesile ile vurgulamayı tavsiye buyurur.

Yüce Peygamberimiz hâl-i hayâtında tüm cahiliye devri âdet ve ananelerini birer birer ortadan kaldırmış, yerine sünnet-i seniyesi ile detaylanan muhteşem İslâm kültürünü vaz’ve ikâme eylemiştir. Bunun giyimde, tıraşta, nikâhta, ailede, yeme içmede, çarşı pazarda, toplum hayatında, ekonomik faaliyetlerde vb. sayısız misalleri vardır.

Günümüzle yakından ilgili, çarpıcı ve net bir misal verelim:

Peygamberimiz Medine’ye hicret ettiğinde, ahalinin (herhalde bir müddet Arabistan ve Yemen’de egemen olan Sasani devletinin, İran zerdüşt kültürü tesiri altında kalarak) Nevruz ve Mihrican’ı (yani ilk ve son baharda geceyle gündüzün eşitlendiği günleri) bayram edinip kutladıklarını gördü; Medineli ashabına (radıyallâhu anhum) sordu:

“Nedir bu iki günün mahiyeti?”

Dediler ki:

“Yâ Resûlallah! Bunlar bizim iki bayram günümüzdür, İslâm öncesi Cahiliye devremizden beri bunları kutlar, bu günlerde eğlenir, çeşitli oyunlar oynarız...”

Efendimiz bunun üzerine buyurdu ki:

“Yüce Allah sizler için bu iki gün yerine çok daha hayırlı olan Ramazan ve Kurban bayramlarını ikâme ederek değiştirmiş bulunuyor (Artık bu Nevruz ve Mihricanı değil, o Ramazan ve Kurban bayramını kutlayın).”( Ebû Dâvûd, “Salât”, 239, hadis no: 1134; Nesâî, “Îdeyn”, 19, hadis no: 1556; Ahmed b. Hanbel, III, 103, 235, 250, hadis no: 12025, 13495, 13647; Beyhakî, Şu‘abü’l-îmân, III, 341, hadis no: 3709.)

Sözü yılbaşı kutlama ve eğlencelerine bağlamak istiyorum. Görüyorsunuz ki Resûlullah Efendimiz, folklor haline gelmiş, nispeten masum, dinî olmayan, kavmî ve mahallî birtakım günleri bile böyle yasaklayıp kutlamadığına göre; başka dinlere mensup gayrimüslim milletlerin dinî günlerini kutlamaları, içlerine küfür ve putperest inançlarının karışmış olduğu batıl görenek ve âdetlerine uymaları, bu vesilelerle eğlenceler tertiplemeleri, hediyeler alıp vermeleri müslümanlara kesinlikle ve şiddetli haram ve yasaktır, çok büyük günah ve feci bir yanlışlık olur, müslümanın din ve imanına, vakar ve asaletine, izzet ve şerefine asla ve kat’a uygun düşmez…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.