Hüseyin Yılmaz

Hüseyin Yılmaz

Emanete riayet imanın kemaline işarettir

Emanet; korumak ve saklamak için insana verilen maddi ve manevi şeyler demektir.

Allah-u Teala Ayet-i kerime’sinde:

“Eğer yolculukta olup da bir kâtip bulamazsanız (borçludan) alınan rehinler de yeter. Eğer birbirinizden eminseniz, (o zaman kendisine güvenilen borçlu) kimse Rabbi olan Allah’tan korksun da emaneti tastamam ödesin. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse hakikaten o kimsenin kalbi günahkâr olur. Allah her ne yaparsanız hakkıyla bilir.” buyuruyor. (Bakara Suresi, 283)

Hadis-i şerif’te ise:

“Emanet izzettir.” buyruluyor. (Münavi)

Diğer Hadis-i şerif’lerde ise şöyle buyruluyor:

“Nezdinde emanet bırakılan eşyayı sahibine iade et. Sana hıyanet eden kimseye de hıyanet etme!” (Tirmizi)

“Güvene layık olmak bir bakıma zenginliktir.” (Camius-sağir)

Yani başkalarının güvenine layık olan zat, itibarın sağladığı bir zenginliğe sahiptir.

“Halkın malında ve ırzında emanete malik olmak rızık bolluğunu, hiyanet ise bil’akis fakr ve ihtiyacı celbeder.” (Camius-sağir)

Emanete riayet imanın kemaline işarettir. Allah-u Teala emaneti müslümanların sıfatı olarak beyan buyurmuştur:

“Onlar (o mü’minler) ki emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler.” (Mü’minun Suresi, 8)

Allah-u Teala emaneti insana yüklediğini ve bunun çok büyük bir şey olduğunu Ayet-i kerime’sinde beyan buyuruyor:

“Doğrusu biz emaneti (emir ve yasakları) yerine getirme sorumluluğunu göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif) ettik de (onlar) bunu yüklenmekten kaçındılar ve on(un getireceği sorumluluk)tan korktular da onu insan yüklendi. (Eğer bunun gereğini yapmaktan kaçınırsa) cidden o çok zalim, çok cahil (demek)tir.” (Ahzab Suresi, 72)

Binaenaleyh emanet sahibi olan Allah-u Teala’nın hakkını eda etmek insanlar üzerine farzdır.

Emanetin çok geniş manası vardır. Dini, dünyevi, ahlaki her şey emanet dairesine girer.

İslam dini emirleri ve yasakları ile bütün olarak ilahi bir emanettir. Hükümlerine kamil bir şekilde uymak farzdır, uymayanlar emanete hıyanet etmiş olurlar.

Kişiye bütün vücudu ve azaları, her şeyi birer emanettir. Maddi ve manevi sıhhat ve afiyetini koruması, emanete hıyanet etmemesi, aklını iyiye ve doğruya kullanması, mesuliyetini idrak etmesi gerekir.

Anne baba, evlat kardeş, karı koca, akrabalar hısımlar, komşular arkadaşlar, yoksul dul ve yetimler, her çeşit insan sınıfları ile her hususta ahkam ölçüleri çerçevesinde adaletle ve iyilikle hareket etmek vazifesi bir emanettir.

Birinin diğerine geri almak üzere bıraktığı mal veya ödünç bir şey emanet olduğu gibi, bir toplulukta konuşulup da dışarıya sızmaması icabeden sözleri ve sırları saklamak da emanettir.

Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyrulmaktadır:

“Toplantılarda cereyan eden sözler gizli tutulmalıdır.” (Tirmizi)

İstişare yapıldığında, konuşulanların sağa sola yayılmaması emanettir. Akıl danışan kimseye doğru bilgi vermek, hakikati anlatmak da emaneti yerine getirmektir.

Ücret veya maaş karşılığında çalışan kimsenin yapacağı işi hakkıyla yapması, mesuliyetini bilmesi emanettir. Yanında çalıştığı kimsenin izni olmaksızın işi gevşek tutarsa, işe geç gelir veya erken paydos ederse, emanetin hilafına hareket etmiş olur.

Aynı şekilde çalışanlar da çalıştıranlara bir emanettir. Bütün bu hak ve hukuklara riayet edilmesi zaruridir.

Gerek dini ve gerekse dünyevi vazifeler de birer emanettir. Bu vazifelerin ehil olan kimselere, layık olanlara verilmesi lazımdır.

Nitekim Allah-u Teala Ayet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:

Şu bir gerçek ki Allah, size emanet (ve iş)leri mutlaka ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz Allah, (her şeyi) işiten ve görendir. (Nisa Suresi, 58)

“Kıyamet ne zamandır?” diye soran bir zata Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurdular:

“Emanet yitirildiği zaman kıyameti bekle! İşler ehil olmayanlara verilince kıyameti bekle!” (Buhari. Tecrid-i sarih: 54)

Emanetin her çeşidine riayet etmek, hıyanet etmemek. Konuştuğu zaman dosdoğru konuşmak, yalan söylememek. Birisiyle ilişkisi, münâsebeti, komşuluğu, beraberliği olduğu zaman ona iyi davranmak, kötü davranmamak. Bunlar, iyi bir müslümanın güzel ahlâklılığının tezahürleridir. Böyle yapmağa çok dikkat edelim!

Sözünün aranızda emanettir. Bir mümine çirkin bir söz götürmek helal olmaz.

Ravi: Muhammed İbni Hizan (r.a.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.