Türkiye'nin büyümesini engelleyemeyecekler

Türkiye'nin büyümesini engelleyemeyecekler

Yayınlanma:
Güncelleme: 14 Temmuz 2020 12:50
Türkiye'nin büyümesini engelleyemeyecekler

Vepsan Yönetim Kurulu Başkanı Akif Bakır 2016 Yılının ekonomik olarak başarılı bir yıl olarak geçtiğini ifade ederek,  Türkiye’nin bu büyüme hamlesini engellemeye çalışan hiçbir terör örgütüne müsaade edilmeyeceğinin altını çizdi.

Türkiye'nin istikrarı, istihdamı ve sürdürülebilir bir ekonomi için ihracatı artırarak sanayi ve teknolojiye destekleyici yatırım teşviklerinin hayata geçirilmesi gerektiğini ifade eden Bakır, Yeni yatırım projeleri ile birlikte Türkiye 2023 hedeflerine daha yakınlaşacağını belirtti.

Türkiye 2007 yılında parlamenter sistemin ürettiği son büyük kriz olan 367 garabetini ve 27 Nisan e-muhtırasını, ancak Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçeceği bir senaryo ile aşabilmiştir ve bu bakımdan Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Bakır,

Yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminde, mecliste yüzde 10 barajına gerek olmayacağı için millî iradenin dengeli temsili mümkün hale gelecek ve çoğunluğun azınlığa tahakkümü tartışmaları da anlamsızlaşacaktır dedi.

 

2016 yılı  Ülkemiz ve  ekonomimiz  açısından nasıl geçti?

2016 yılı Ülkemiz ve  ekonomimiz için oldukça yıpratıcı, yorucu ve zor bir sene oldu. Özellikle 15 Temmuz  darbe girişimi ve sonrası yaşanan Üzücü bombalama ve terör eylemleri gibi can sıkıcı olaylar oldu. Ama Elhamdülillah Yüce Mevla’nın yardımı ve Liderlerimizin dik duruşuyla Ülke Olarak el ve gönül birliğiyle vatanımıza bayrağımıza sahip çıkarak tüm bu bizi yıpratmak isteyen şer ittifaklarına gereken cevabı ülke olarak verdik. Ekonomide de sanayinin çarklarının dönmesi, ile birlikte piyasadaki güven tekrar sağlandı. Elbette bu yaşadıklarımız büyük Devlet olmanın zorlukları, göç denildiği zaman akla ilk Türkiye geliyor. Dünyada en çok mülteci barındıran ülke Türkiye. Terör deseniz, dünyanın bütün terör örgütleri ve destekçisi ülkeler bize musallat olmuş durumda. PKK, DEAŞ, FETÖ, resim ortada gerginlik anlamında deseniz, yakın çevremizde çok ciddi sorunlar var. Hatta birçok devlet, ülke devlet olma vasfını kaybetti. Ülke olarak bugün bu psikolojiyle ekonomi açısından yine iyi durumdayız bu yaşanan olayları ülkemiz İçin milli birlik ve beraberlik meselesi olarak görerek özellikle Tüm İş dünyası ekonomide çarkın yavaşlamadan dönmesi için üzerine düşeni yaptığını ve yapmaya kararlılıkla devam edeceğine inanıyorum. Yatırımların en az artış gösterdiği bu dönemde yarın olsun önümüzü görelim demeden yatırımlara ara vermeden devam etmemiz konusunda tüm iş adamalarımız hem fikir olduğunu düşünüyorum. (Hz.Ali Efedimizin dediği gibi yarına bırakma bakarsın Yarın Olurda sen olmazsın. ) sözünü unutmamalıyız. Yarın olduğunda ülkemiz için geç olabilir.   Maalesef ülkemizin petrolü, doğal gazı yok, çok görünür bir altın madeni de yok. Ancak ürettiği gelir bakımından dünyada ilk 20 arasında. Bu bir başarıysa ki ben öyle düşünüyorum. Bu başarı bunca olumsuzluğa karşı çalışan mücadele eden imanlı vatansever insanların başarısıdır. Dışarıdan birileri gelip de Türkiye’yi dünyada milli gelir bakımından 20 ülke arasına sokmadı...

 

2017 Yılı Ekonomimizden Beklentiler?

2017 yılında da büyümede lokomotiflik görevini, her zaman olduğu gibi yine sanayimiz sanayicimiz üstlenecektir. Özel sektör yatırımlarının artması açısından enflasyondaki düşüş sürecine bağlı olarak Merkez Bankası’nın faiz indirimi için hazır olması gerekir.

 Türkiye'nin istikrarı, istihdamı ve sürdürülebilir bir ekonomi için ihracatı artırarak sanayi ve teknolojiye destekleyici yatırım teşviklerinin hayata geçilirse Türkiye'nin yakalayacağı büyüme ve ihracat rakamları ile ülkemize olan güven tazelediği gibi daha fazla yatırım çekecektir.

 Ülkemiz bundan sonraki süreçte ihracat sayesinde daha hızlı büyüyecektir. İnşallah Bu süreçte, sanayimizin teknolojik dönüşümünü sağlamak için ileri teknolojili ve katma değer yaratan ürünlere ağırlık vermek gerekiyor ve bu her geçen gün daha da önem kazanıyor.

Bu şekilde hem ihracatta elde ettiğimiz katma değeri artar hem de ara ve mamul maddelerin ithalatından kaynaklanan cari açığı giderek azalır.

 Yeni çıkacak yatırım teşvikleri ile ihracata dayalı büyüme sayesinde Türkiye 2023 hedeflerine çok daha yakın olacaktır. Türkiye ekonomisi, büyüme dostu ihracatına daha fazla önem vererek gücüne güç katacaktır'' ve Allah’ın izniyle Ülkemiz tüm bu yaşanan olumsuz olayları her şerde bir hayır vardır diyerek tüm bu yaşanan olumsuzlukları büyüyerek atlatacaktır.

Hükümetin Ekonomi Politikasını Nasıl Değerlendiriyorsunuz?

Hükümetimizin açıkladığı yeni ekonomik reformlar büyümeye imalat sanayisine önemli bir katkısı olacaktır. Ancak sanayideki büyüme hız kesmektedir. Sanayi üretimindeki yavaşlamanın çok sert olmaması için sanayideki büyümeyi destekleyici tedbirlerin alınması gerekir. Bu nedenle Devlet ve özel sektör işbirliği ile ülke ekonomisinin verimliliğinin artırılması gerekir.

  Yurt içi yatırımlar teşvik edilerek ithalatı azaltıcı ekonomi modelinin fiilen hayata geçirilmesine yönelik çalışmalara önem verilmesi gerekmektedir. Kriz döneminin ardından büyümenin itici gücünü özel sektörümüz oluşturmuştur. Özel sektörümüzü destekleyecek, rekabet gücünü artıracak politikalara ağırlık vermek gerekmektedir.

 

Yeni Cumhurbaşkanlığı ve anayasa değişikliği: gerekli mi?

Türkiye 2007 yılında parlamenter sistemin ürettiği son büyük kriz olan 367 garabetini ve 27 Nisan e-muhtırasını, ancak Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçeceği bir senaryo ile aşabilmiştir ve bu bakımdan Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi kaçınılmaz olmuştur. Parlamenter sistemin çoğu zaman koalisyonu mecbur kılan doğası sadece siyasal krizlere değil, ekonomik istikrarsızlığa da neden olmaktadır. Yakın tarihte 5 Nisan 1994, Şubat 2001 krizleri koalisyon döneminin ürünleri olarak ülkenin gelişmişlik ve refah seviyesinin düşmesinde rol oynamış; bu istikrarsızlık süreçleri 2002’de tek parti iktidarı ile aşılabilmiştir. Yine parlamenter sistemin zaaflarını bahane eden ve önlemekte yetersiz kaldığı askerî darbeler ülkenin beşeri, ekonomik ve demokratik sermayesine ciddi biçimde zarar vermiştir.

  Parlamenter sistem ancak başkanlığa (Yeni Cumhurbaşkanlığı) sistemine benzediği ve ona yaklaştığı durumlarda istikrar üretmekte ve gelişmeyi desteklemektedir. Bu yüzden İtalya’da koalisyon kanunla yasaklanmıştır en yüksek oyu alan iki parti arasında ikinci tur seçimine gidilerek seçiliyor. Bu işleyişin yeni cumhurbaşkanlığı sistemindeki seçim mantığında tabii olarak zaten mevcut olduğunu görüyoruz.

    Bununla birlikte, Yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminin sınırlı zaman için iş başına gelen bir tek parti iktidarı gibi olduğunu belirtmek yerinde olacaktır. Ama başkan, yüzde 50 üzeri oy alması sebebiyle pek çok tek parti iktidarından daha güçlüdür ve bu nedenle karar alması kolaydır.

 Yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminde, mecliste yüzde 10 barajına gerek olmayacağı için millî iradenin dengeli temsili mümkün hale gelecek ve çoğunluğun azınlığa tahakkümü tartışmaları da anlamsızlaşacaktır. Bununla birlikte, ülkeyi yöneten kişinin yetkileri genişlediği gibi, anayasal-yasal ve demokratik kontrol mekanizmaları da etkin hale geldiği için etik yönetilebilirlik ilkesi güçlenecektir. 

Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi içinde meclisteki vekiller parti-lider gölgesinde kalmaktan kurtulup bireysel iradelerini ve seçmenlerinin tercihlerini yansıtabilecektir. Zira Cumhurbaşkanı ve vekiller dâhil tüm seçilmişler, arada herhangi bir kişi veya merci olmaksızın kendilerini seçen halka karşı doğrudan sorumludurlar. Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi böylece aslında parlamenter sistemin lider, parti, grup baskısı gibi şikâyet edilen unsurlarını da tedavi edici bir işlev görecektir.

 Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi, meclis ve yüksek yargı gibi dengeleyici ve kontrol edici mercilerin yanı sıra, kendisini doğrudan seçen halka karşı da sorumluluk duygusuyla hareket etmek durumunda kalacaktır. Öte yandan, doğrudan kanun teklifi sunması, bütçe kullanması, icranın başı olması gibi özelliklerle de sistemin tıkanmasını önleyecek ve işleyişi hızlandıracaktır.

 Yüzde 50+ ile seçilen Cumhurbaşkanı seçilmişlerin meşruiyeti ile ilgili tartışmalara da nokta koymuş olacaktır. Bu durum, seçilmiş Cumhurbaşkanı ve ekibini atanmış bürokratlara karşı daha etkili kılacak, böylece sistem daha demokratik bir karakter kazanacaktır. Bu, eski Türkiye’nin imtiyazlı elitlerinin etkisinin dengelenmesi ve yeni girişimci-yöneticilerin önünün açılması anlamına da gelecektir.

 

KAYNAK: Maraştanhaber

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.